Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Şube Eş Başkanı Mürşit Enis Akyüz, “Emeğimizin hakkı, riskimizin bedeli ve yaşam hakkımızın ihlali katsayıyla ödenemez” dedi.
Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Şube Eş Başkanı Mürşit Enis Akyüz, Pandemi öncesinde dahi çok zorlu koşullarda çalışan sağlık emekçilerinin omzundaki yükün, pandemi ile birlikte daha da ağırlaştığını söyledi. Akyüz, “Emeğimizin hakkı, riskimizin bedeli ve yaşam hakkımızın ihlali katsayıyla ödenemez” dedi.
Akyüz yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“ Pandeminin başında canla başla çalışan sağlık emekçileri; salgının yönetilememesi, önlemlerin insan canı değil de ekonomi göz önünde bulundurularak alınması, sağlık emekçilerinin koşullarının düzeltilmesine yönelik hiçbir hamle yapılmaması üzerine artık geldiğimiz noktada tükenmişlik yaşamakta. İktidar, sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını düzeltmek, sağlıkta şiddet yasası çıkarmak şöyle dursun, izinlerin iptali, emeklilik ve istifa gibi en temel hakların dâhi engellenmesi gibi yollara giderek sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını “katlanılamayacak” düzeye getirmiştir.
Adana’da devlet hastanelerinde birçok poliklinik odasının bir havalandırması yok, bazı açılan pencerelerden kötü koku yayıldığı için sağlık emekçileri penceresi dâhi açıl(a)mayan koşullarda pandemi ile savaşmıştır. En büyük hastanelerimizde, geleceğin uzmanları olan asistan hekimlerden tutun da emektar hemşirelere kadar salgına yakalanmayan neredeyse kalmadı. Sağlık emekçileri salgına yakalanmanın yanında bu salgını ailesine, sevdiklerine taşıma korkusu içinde olmuş, aynı zamanda birçok insanın sağlık durumunun kötüleşmesi/vefatı gibi durumlara maruziyeti artmış, niceliksel olarak ölçülemeyecek derecede yük altına girmişlerdir. Covid olan sağlık emekçilerinin yerini de doldurmak için ekstra eforla çalışan sağlık emekçilerinin aldıkları ücretler gün geçtikçe düşmüştür.
Bugün bize lütuf gibi sunulan “ek ödeme” genelgesi, aslında utançtır. Sağlık emekçilerinin aldığı ücret aslında çok düşüktür. Sağlık emekçilerine “performans” adı altında dayatılan sistemle, “hastane kâr ederse size para verebiliriz” deniliyor. Bir sağlık emekçisi, mesleğini yaparken çalıştığı hastanenin “kâr etmesini” mi düşünmeli? Hekim hastasına yatış kararı verirken, poliklinikte zaman ayırırken, ameliyat kararı verirken, hemşire hastasına tedavisini uygularken, bakımını sağlarken ölümcül durumlarda müdahale ederken aklında hastanenin kâr etmesi mi olmalı? Hastanelerde döner dağıtılmaması üzerine konuştuğumuz başhekimler de “kâr etmezsek dağıtamayız, maalesef sistem bu” demektedir. Sağlık emekçileri, mesleklerini insan onuruna yaraşır bir ortamda ve halkın sağlığı için yapmakla, hastaneyi kâr ettirmek çıkmazına sokulmak isteniyor.
Pandemi nedeni ile değişen sağlık talebi, birçok hastanenin “kâr edememesine” neden oldu. İşte bu durumda, performans ücretlerini alamayan; dolayısı ile pandemide çalışırken, çalışmadığı süreye göre bile daha az ücret alan sağlık emekçilerine daha önce de benzeri yapıldığı gibi “ek ödeme” ile güya ödeme yapılıyor. Ancak zaten ücret kaybına uğrayan sağlık emekçilerine verilen bu ücret aslında bir “ek” değil, ancak kaybın bir? kısmının ödenmesi olarak görülebilir. Bir ülkede, pandemi varken sağlık çalışanlarının toplamda aldığı ücretin düşmesi de ancak bu iktidara yakışırdı.
Ek ödeme genelgesi aynı zamanda, yıllardır yürütülen bariz bir politikayı devam ettiriyor: Sağlık emekçilerini birbirine düşürmek. Adaletsiz ücret düzenine adaletsiz bir ek ödeme eklendi. Ek ödeme genelgesine göre sağlık emekçilerinin alacağı ek ödemede birbirinden 8-9 kat fark var. Normalde maaş açığı 1,3 olan meslek dallarında 9 kat fark ile ödeme yapılmasının başka bir açıklaması düşünülemez. Aynı zamanda, vergi dilimine girecek olan ek ödemeler de azalacaktır.
Bu ek ödeme; üniversite hastanesinde, Aile Sağlığı Merkezlerinde, 4/D kadrosunda çalışan sağlık emekçilerini toptan yok sayıyor. Bunun yanında ekip anlayışını ve çalışma barışını bozan bu uygulama, Covid kapsamında ve değil olarak çalışma alanlarımızı kategorize ediyor. Oysa ki hepimiz gördük ki, her bölümde çalışan sağlık emekçileri salgına yakalanıp hayatını kaybedebilmektedir.
Üniversite hastanesinin 3. Seviye yoğun bakımında çalışan bir hemşire ile eğitim araştırma hastanesinde 3. Seviye yoğun bakımda çalışan bir hemşire aynı ücreti almıyor. Yandaşlara ülke kaynaklarının sınırsızca kullandırıldığı, her geçen gün başka iddialarla sarsıldığımız ülkemizde sağlık emekçilerine verilecek ücretin kısılması için hiçbir bahane yoktur. Biz sendika olarak her zaman dediğimiz gibi,
Eşit işe eşit ücret istiyoruz,
Performans değil, insanca yaşanabilir, tek kalemde, emekliliğe yansıyan ücret istiyoruz,
Sözleşmeli değil güvenceli kadrolu ve yeterli istihdam istiyoruz,
3600 ve 7200 arası ek gösterge istiyoruz,
Covid-19un iş kazası ve meslek hastalığı sayılmasını istiyoruz,
Caydırıcı bir sağlıkta şiddet yasası istiyoruz,
Bu isteklerimizi, bize lütuf ederek vermeyecekler. Bizler gücümüzün farkında olarak, gerçek sendikada örgütlenerek, grevli bir TİS sürecini hedefe koyan mücadele ve örgütlenme programımızı daha güçlü bir şekilde hayata geçireceğiz. Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçilerini, emekçilerin SES’i olan sendikamıza güç vermeye ve bu örgütlenmeyi birlikte kurmaya davet ediyoruz.”
Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Şube Eş Başkanı Mürşit Enis Akyüz, Pandemi öncesinde dahi çok zorlu koşullarda çalışan sağlık emekçilerinin omzundaki yükün, pandemi ile birlikte daha da ağırlaştığını söyledi. Akyüz, “Emeğimizin hakkı, riskimizin bedeli ve yaşam hakkımızın ihlali katsayıyla ödenemez” dedi.
Akyüz yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“ Pandeminin başında canla başla çalışan sağlık emekçileri; salgının yönetilememesi, önlemlerin insan canı değil de ekonomi göz önünde bulundurularak alınması, sağlık emekçilerinin koşullarının düzeltilmesine yönelik hiçbir hamle yapılmaması üzerine artık geldiğimiz noktada tükenmişlik yaşamakta. İktidar, sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını düzeltmek, sağlıkta şiddet yasası çıkarmak şöyle dursun, izinlerin iptali, emeklilik ve istifa gibi en temel hakların dâhi engellenmesi gibi yollara giderek sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını “katlanılamayacak” düzeye getirmiştir.
Adana’da devlet hastanelerinde birçok poliklinik odasının bir havalandırması yok, bazı açılan pencerelerden kötü koku yayıldığı için sağlık emekçileri penceresi dâhi açıl(a)mayan koşullarda pandemi ile savaşmıştır. En büyük hastanelerimizde, geleceğin uzmanları olan asistan hekimlerden tutun da emektar hemşirelere kadar salgına yakalanmayan neredeyse kalmadı. Sağlık emekçileri salgına yakalanmanın yanında bu salgını ailesine, sevdiklerine taşıma korkusu içinde olmuş, aynı zamanda birçok insanın sağlık durumunun kötüleşmesi/vefatı gibi durumlara maruziyeti artmış, niceliksel olarak ölçülemeyecek derecede yük altına girmişlerdir. Covid olan sağlık emekçilerinin yerini de doldurmak için ekstra eforla çalışan sağlık emekçilerinin aldıkları ücretler gün geçtikçe düşmüştür.
Bugün bize lütuf gibi sunulan “ek ödeme” genelgesi, aslında utançtır. Sağlık emekçilerinin aldığı ücret aslında çok düşüktür. Sağlık emekçilerine “performans” adı altında dayatılan sistemle, “hastane kâr ederse size para verebiliriz” deniliyor. Bir sağlık emekçisi, mesleğini yaparken çalıştığı hastanenin “kâr etmesini” mi düşünmeli? Hekim hastasına yatış kararı verirken, poliklinikte zaman ayırırken, ameliyat kararı verirken, hemşire hastasına tedavisini uygularken, bakımını sağlarken ölümcül durumlarda müdahale ederken aklında hastanenin kâr etmesi mi olmalı? Hastanelerde döner dağıtılmaması üzerine konuştuğumuz başhekimler de “kâr etmezsek dağıtamayız, maalesef sistem bu” demektedir. Sağlık emekçileri, mesleklerini insan onuruna yaraşır bir ortamda ve halkın sağlığı için yapmakla, hastaneyi kâr ettirmek çıkmazına sokulmak isteniyor.
Pandemi nedeni ile değişen sağlık talebi, birçok hastanenin “kâr edememesine” neden oldu. İşte bu durumda, performans ücretlerini alamayan; dolayısı ile pandemide çalışırken, çalışmadığı süreye göre bile daha az ücret alan sağlık emekçilerine daha önce de benzeri yapıldığı gibi “ek ödeme” ile güya ödeme yapılıyor. Ancak zaten ücret kaybına uğrayan sağlık emekçilerine verilen bu ücret aslında bir “ek” değil, ancak kaybın bir? kısmının ödenmesi olarak görülebilir. Bir ülkede, pandemi varken sağlık çalışanlarının toplamda aldığı ücretin düşmesi de ancak bu iktidara yakışırdı.
Ek ödeme genelgesi aynı zamanda, yıllardır yürütülen bariz bir politikayı devam ettiriyor: Sağlık emekçilerini birbirine düşürmek. Adaletsiz ücret düzenine adaletsiz bir ek ödeme eklendi. Ek ödeme genelgesine göre sağlık emekçilerinin alacağı ek ödemede birbirinden 8-9 kat fark var. Normalde maaş açığı 1,3 olan meslek dallarında 9 kat fark ile ödeme yapılmasının başka bir açıklaması düşünülemez. Aynı zamanda, vergi dilimine girecek olan ek ödemeler de azalacaktır.
Bu ek ödeme; üniversite hastanesinde, Aile Sağlığı Merkezlerinde, 4/D kadrosunda çalışan sağlık emekçilerini toptan yok sayıyor. Bunun yanında ekip anlayışını ve çalışma barışını bozan bu uygulama, Covid kapsamında ve değil olarak çalışma alanlarımızı kategorize ediyor. Oysa ki hepimiz gördük ki, her bölümde çalışan sağlık emekçileri salgına yakalanıp hayatını kaybedebilmektedir.
Üniversite hastanesinin 3. Seviye yoğun bakımında çalışan bir hemşire ile eğitim araştırma hastanesinde 3. Seviye yoğun bakımda çalışan bir hemşire aynı ücreti almıyor. Yandaşlara ülke kaynaklarının sınırsızca kullandırıldığı, her geçen gün başka iddialarla sarsıldığımız ülkemizde sağlık emekçilerine verilecek ücretin kısılması için hiçbir bahane yoktur. Biz sendika olarak her zaman dediğimiz gibi,
Eşit işe eşit ücret istiyoruz,
Performans değil, insanca yaşanabilir, tek kalemde, emekliliğe yansıyan ücret istiyoruz,
Sözleşmeli değil güvenceli kadrolu ve yeterli istihdam istiyoruz,
3600 ve 7200 arası ek gösterge istiyoruz,
Covid-19un iş kazası ve meslek hastalığı sayılmasını istiyoruz,
Caydırıcı bir sağlıkta şiddet yasası istiyoruz,
Bu isteklerimizi, bize lütuf ederek vermeyecekler. Bizler gücümüzün farkında olarak, gerçek sendikada örgütlenerek, grevli bir TİS sürecini hedefe koyan mücadele ve örgütlenme programımızı daha güçlü bir şekilde hayata geçireceğiz. Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçilerini, emekçilerin SES’i olan sendikamıza güç vermeye ve bu örgütlenmeyi birlikte kurmaya davet ediyoruz.”