En ön safta koronavirüs mücadelesini Sürdürürken virüse yakalandı. Ondan önce annesine sonra da babasına. Ve maalesef babası hayatını kaybetti. İşte bir kahramanın acı dolu hikayesi….
Koronavirüs tedbirlerine ne kadar uyuyoruz tartışılır. Ancak ölümlerin somut gerçekliği durumun dram boyutu ile bizleri başbaşa bırakıyor.
Filyasyon ekibinin yaptığı mühim görevi Kocaeli Koz yerinde haberleştirerek siz okurlarımıza ulaştırmaya devam ediyor.
Süreç uzun. Her bir insan ayrı bir hikaye. Her birinin yaşadıkları dinlenmeye değer. Ancak bazı hikayeler var ki duyan herkesi derinden etkiliyor ve kendi kalbinde başka yere sahip oluyor.
Bunlardan sadece biri Melike Ergün'ün hikayesi. Melike Hanım İlçe Sağlık Müdürlüğünde görevli hemşire ve görevini hakkı ile yerine getiren en ön sahada toplumun sıhhati için fedakarca çalışanlardan sadece biri.
Geçtiğimiz kasım ayında koronavirüsün pik yaptığı ilk dönemde hastalığa yakalanan sağlıkçılardan. Dönemin sıkıntısı ile okulların mecburi kapanması onları da aslında derin sarsmış. 10 yaşındaki evladını ailesinden başkasına emanet edemeyecek olan Melike Hanım durumu anlatırken gözyaşlarını içine akıtıyor.
KORKTUĞUM BAŞIMA GELDİ
"Her gün hastalıkla ilgili bir sürü yeni bilgiye ulaşıyorduk. Bir taraftan kendimizi korumamız gerekiyor, diğer taraftan görevimizi yapmaya çalışıyorduk. Çevremizde ailesinde pozitif olan mesai arkadaşlarımıza telkin vermeye çalışırken benim başıma geleceğinden hep korkuyordum. Koronavirüsün pik yaptığı geçtiğimiz kasım ayında annem 10 yaşındaki kızıma bakmak zorunda kaldı. Aslında onlar Çorum Osmancık’ta oturuyordu. Hastalık ülke genelinde olunca evlatları olarak bizi yalnız bırakmak istemediler. Önce ben koronavirüse yakalandım. Annemde temaslı olarak babama bulaştırdı.
SUÇLU HİSSEDİYORUM
Annem ve babam, her anne baba gibi bu süreçte bizimle olmak istediler. Okulların kapanması ile kızımı bırakacak kimsem yoktu. Çorum’dan benim için geldiler. Sadece kendileri gelmedi. Göç ettiler. Evlerini taşıdılar. Önce ben covid oldum. Annem taşıyıcı oldu ve benden babama bulaştı. İlk öğrendiğimde dünyam başıma yıkıldı. Herkesi uyarmamamıza rağmen bunun bizim başımıza gelmesini önce kabul edemedim. Sonra mecbur kabul ediyorsunuz.
Nasıldı ilk durumu?
Önce grip oldum, üşüttüm kızım, korkacak bir durum yok dediyse de içime doğmuştu sanki. Israr edince test yaptırdık. Doktorlar tomografiyi beğenmedi. Zaten filmde çıktı pozitif olduğu. Hemen peşine öksürüğü arttı. Bu arada yoğun bakımlarda yer bulamadık. Üniversitede bir yer boşalınca bizi aradılar. O süreçte bile iyi olduğunu söylüyordu. Sırf biz üzülmeyelim diye. Ben babamla baba kız gibi değildim. En başta benim hocamdı. Ben her şeyi ilk ona danışırdım. Yokluğunda bende bıraktığı boşluk dolmayacak biliyorum. Nasıl alışacağım onu da bilmiyorum ama Allah dayanma gücünü bir şekilde veriyor.
ÖLÜME GİDERKEN BİLE BİZİ DÜŞÜNDÜ
Babam hastaneye giderken anneme, ‘hastaneden çıkamazsam, beni en yakın yere defnedin. Kimse benim yüzümden sıkıntı çekmesin’ diyecek kadar fedakardı. Böyle bir babanın kızı olmak beni her zaman gururlandıracak diyen Melike Hemşire sözlerini dile getirirken sesinin nasıl titrediğinin farkında bile değildi.
2 SAAT ARAFTA BEKLEDİM
Babamın vefat ettiği gece ben hissettim, uyumadan önce yatakta dönüp dururken dedim ki ‘ya beni bu gece ararlarsa, babanın durumu kötüleşti' derlerse ne yaparım’ dedim. Ve o gece saat 05:20 de telefonum çaldı. ‘Gelmeniz gerekiyor babanızın durumu kritik’ dediler. Ve iki saat orda bekledim, arafta gibi. ‘Biliyordum, hissettim öleceğini’ dedim. Anneme gideyim yüzüne karşı söyledim. Gittim, metanetli olmam gerekiyordu. O anki ayakta durma çabalarımı anlatamam. Annem sabah namazı kılıyordu. Benim geldiğimi görünce anladı bayıldı. Ordayken tekrar aradılar vefat haberi vermek için.
Sağlık çalışanlarıyla konuşurken onların hayatlarına dokunurken aslında ilk söz hakkının onlara verilmesini bir kez daha fark ettim. Yaşadıklarının yoğun hissiyatı bizlere övgü sözcüklerini söylemeye itiyor.
Kızınızın dedesi ile gurur duyacağından eminim. Yaşadıklarınızın önünüze ışık olmasını diliyorum. Bizler için yaptığınız fedakarlık için sonsuz teşekkürler.
Koronavirüs tedbirlerine ne kadar uyuyoruz tartışılır. Ancak ölümlerin somut gerçekliği durumun dram boyutu ile bizleri başbaşa bırakıyor.
Filyasyon ekibinin yaptığı mühim görevi Kocaeli Koz yerinde haberleştirerek siz okurlarımıza ulaştırmaya devam ediyor.
Süreç uzun. Her bir insan ayrı bir hikaye. Her birinin yaşadıkları dinlenmeye değer. Ancak bazı hikayeler var ki duyan herkesi derinden etkiliyor ve kendi kalbinde başka yere sahip oluyor.
Bunlardan sadece biri Melike Ergün'ün hikayesi. Melike Hanım İlçe Sağlık Müdürlüğünde görevli hemşire ve görevini hakkı ile yerine getiren en ön sahada toplumun sıhhati için fedakarca çalışanlardan sadece biri.
Geçtiğimiz kasım ayında koronavirüsün pik yaptığı ilk dönemde hastalığa yakalanan sağlıkçılardan. Dönemin sıkıntısı ile okulların mecburi kapanması onları da aslında derin sarsmış. 10 yaşındaki evladını ailesinden başkasına emanet edemeyecek olan Melike Hanım durumu anlatırken gözyaşlarını içine akıtıyor.
KORKTUĞUM BAŞIMA GELDİ
"Her gün hastalıkla ilgili bir sürü yeni bilgiye ulaşıyorduk. Bir taraftan kendimizi korumamız gerekiyor, diğer taraftan görevimizi yapmaya çalışıyorduk. Çevremizde ailesinde pozitif olan mesai arkadaşlarımıza telkin vermeye çalışırken benim başıma geleceğinden hep korkuyordum. Koronavirüsün pik yaptığı geçtiğimiz kasım ayında annem 10 yaşındaki kızıma bakmak zorunda kaldı. Aslında onlar Çorum Osmancık’ta oturuyordu. Hastalık ülke genelinde olunca evlatları olarak bizi yalnız bırakmak istemediler. Önce ben koronavirüse yakalandım. Annemde temaslı olarak babama bulaştırdı.
SUÇLU HİSSEDİYORUM
Annem ve babam, her anne baba gibi bu süreçte bizimle olmak istediler. Okulların kapanması ile kızımı bırakacak kimsem yoktu. Çorum’dan benim için geldiler. Sadece kendileri gelmedi. Göç ettiler. Evlerini taşıdılar. Önce ben covid oldum. Annem taşıyıcı oldu ve benden babama bulaştı. İlk öğrendiğimde dünyam başıma yıkıldı. Herkesi uyarmamamıza rağmen bunun bizim başımıza gelmesini önce kabul edemedim. Sonra mecbur kabul ediyorsunuz.
Nasıldı ilk durumu?
Önce grip oldum, üşüttüm kızım, korkacak bir durum yok dediyse de içime doğmuştu sanki. Israr edince test yaptırdık. Doktorlar tomografiyi beğenmedi. Zaten filmde çıktı pozitif olduğu. Hemen peşine öksürüğü arttı. Bu arada yoğun bakımlarda yer bulamadık. Üniversitede bir yer boşalınca bizi aradılar. O süreçte bile iyi olduğunu söylüyordu. Sırf biz üzülmeyelim diye. Ben babamla baba kız gibi değildim. En başta benim hocamdı. Ben her şeyi ilk ona danışırdım. Yokluğunda bende bıraktığı boşluk dolmayacak biliyorum. Nasıl alışacağım onu da bilmiyorum ama Allah dayanma gücünü bir şekilde veriyor.
ÖLÜME GİDERKEN BİLE BİZİ DÜŞÜNDÜ
Babam hastaneye giderken anneme, ‘hastaneden çıkamazsam, beni en yakın yere defnedin. Kimse benim yüzümden sıkıntı çekmesin’ diyecek kadar fedakardı. Böyle bir babanın kızı olmak beni her zaman gururlandıracak diyen Melike Hemşire sözlerini dile getirirken sesinin nasıl titrediğinin farkında bile değildi.
2 SAAT ARAFTA BEKLEDİM
Babamın vefat ettiği gece ben hissettim, uyumadan önce yatakta dönüp dururken dedim ki ‘ya beni bu gece ararlarsa, babanın durumu kötüleşti' derlerse ne yaparım’ dedim. Ve o gece saat 05:20 de telefonum çaldı. ‘Gelmeniz gerekiyor babanızın durumu kritik’ dediler. Ve iki saat orda bekledim, arafta gibi. ‘Biliyordum, hissettim öleceğini’ dedim. Anneme gideyim yüzüne karşı söyledim. Gittim, metanetli olmam gerekiyordu. O anki ayakta durma çabalarımı anlatamam. Annem sabah namazı kılıyordu. Benim geldiğimi görünce anladı bayıldı. Ordayken tekrar aradılar vefat haberi vermek için.
Sağlık çalışanlarıyla konuşurken onların hayatlarına dokunurken aslında ilk söz hakkının onlara verilmesini bir kez daha fark ettim. Yaşadıklarının yoğun hissiyatı bizlere övgü sözcüklerini söylemeye itiyor.
Kızınızın dedesi ile gurur duyacağından eminim. Yaşadıklarınızın önünüze ışık olmasını diliyorum. Bizler için yaptığınız fedakarlık için sonsuz teşekkürler.