Ne günlerdi ah günler!
Yıllar yıllar öncesine gittim birden…
Eskiden 14 Mart Tıp Bayramı’nda balolar yapılır, yemekler, eğlenceler düzenlenirlerdi…
Günler öncesinden başlardı hazırlıklar…
Heyecan, telaş, merak…
Hepsinin de yüzününde, gözlerinin içinde içten bir gülümseme…
***
Vee…
Sağlıkta Dönüşüm Programının yürürlüğe girmesiyle…
Gülmedi bahtları gülmedi gitti…
“Performans zokasını” yuttuktan sonra hekimler, 14 Mart Tıp Bayramı’nı alanlarda, yollarda ellerinde taşıdıkları pankartlarla, seslerini duyurmak için bağıra bağıra kutluyorlar…
Haklarını aramak için, hak mücadelesi için…
Eskiden balolarda, yemeklerde şıkır şıkır süzülen kadınlar grev önlüklerini giyindiler…
“Duyan, gören var mı?” diye soracak olursanız eğer…
Her şey ortada!
Bu süre içersinde köprünün altından o kadar çok sular aktı ki…
Neler oldu neler!
“İtibarsızlaştırıldık, değersizleştirildik, yok sayıldık, yoksulluk sınırının altında çalıştırıldık…“ ifadelerini kullanıyor hekimler.
Yüzlerce kez yazdık biliyorsunuz…
***
Hekimlerden gelen mailleri okudukça içim acıyor inan!
Bir diş hekimi, “Biz memnun değiliz çünkü: Fakültede aldığımız eğitimi hastanede uygulayamıyoruz. Rahat ve nezih bir biçimde çalışmak isterken, çok hızlı bir şekilde ideal olmayan tedavi yapmamız, Mario gibi puan toplamamız isteniyor…” diye yazıyor.
Hekimler “Kötülüklerin anasıdır performans sistemi” diyor.
“Performans zokasını” yuttuklarından beri hastaneler yangın yeri, hep biriken sorunlar, hep vaatler, ötelenen çözümler…
Korkarım, tümden tıkanırsa sağlık sistemi, yıkılacak hepimizin üstüne…
Ömrünü insan sağlığına adamış hekimler, mesleki değerlere bağlı kalmaya çalışan vicdanlı hekimler yana yakıla dert anlatmaya çalışıyor topluma.
***
“Ne bilime, ne etiğe uygun
hasta hekim ilişki yaşayamıyoruz!”
“Hastalarımız bizim için birer sayıdan ibaret değildir. Ancak puan ve performans sitemi hastayı puan olarak görüyor…” diyen hekimler milletvekillerine şöyle seslendi:
“Yaptığımız işlemler tatminkar olmuyor. Ne bilime ne de etiğe uygun bir hasta hekim ilişkisi yaşayamıyoruz. Bizler riskli işlemler yapıyoruz ve ücret olarak beklediğimiz iyileşme sağlanmadı.
Biz artık psikolojik olarak dayanmakta zorlanırken, milletvekillerimiz bizim memnuniyetsiz olduğumuzu ifade ediyor.
Hasta memnuniyetini ve sağlığını önceleyerek çalışmak istediğimiz için mi memnuniyetsiz sayılıyoruz, yoksa geçim sıkıntısı yaşamak istemediğimiz için mi?
İstediğimiz sadece insanca şartlarda, güzelce çalışmak…”
***
Ha bu arada tepki gösteren bazı hekimler de iktidar partisi milletvekillerine, “Meclise yasalar hani hemen gelecekti. Gele gele şiddet ve malpraktis yasası geldi. Önceliğimiz özlük hakları yasası. Ama gelen şiddet ve malpraktis. Eee nasıl olsa bu iki yasa maliyeye yük getirmiyor tabi. Çünkü ortadan yasa yok! Öyle mi, yanlış mı düşünüyoruz acaba?” şeklinde sorular yönelttiler.
Bakalım hekimlerin özlük hakları ile ilgili düzenleme ne zaman yürürlüğe girecek?
Kaynak: yenidönem Lale AKASOY
Yıllar yıllar öncesine gittim birden…
Eskiden 14 Mart Tıp Bayramı’nda balolar yapılır, yemekler, eğlenceler düzenlenirlerdi…
Günler öncesinden başlardı hazırlıklar…
Heyecan, telaş, merak…
Hepsinin de yüzününde, gözlerinin içinde içten bir gülümseme…
***
Vee…
Sağlıkta Dönüşüm Programının yürürlüğe girmesiyle…
Gülmedi bahtları gülmedi gitti…
“Performans zokasını” yuttuktan sonra hekimler, 14 Mart Tıp Bayramı’nı alanlarda, yollarda ellerinde taşıdıkları pankartlarla, seslerini duyurmak için bağıra bağıra kutluyorlar…
Haklarını aramak için, hak mücadelesi için…
Eskiden balolarda, yemeklerde şıkır şıkır süzülen kadınlar grev önlüklerini giyindiler…
“Duyan, gören var mı?” diye soracak olursanız eğer…
Her şey ortada!
Bu süre içersinde köprünün altından o kadar çok sular aktı ki…
Neler oldu neler!
“İtibarsızlaştırıldık, değersizleştirildik, yok sayıldık, yoksulluk sınırının altında çalıştırıldık…“ ifadelerini kullanıyor hekimler.
Yüzlerce kez yazdık biliyorsunuz…
***
Hekimlerden gelen mailleri okudukça içim acıyor inan!
Bir diş hekimi, “Biz memnun değiliz çünkü: Fakültede aldığımız eğitimi hastanede uygulayamıyoruz. Rahat ve nezih bir biçimde çalışmak isterken, çok hızlı bir şekilde ideal olmayan tedavi yapmamız, Mario gibi puan toplamamız isteniyor…” diye yazıyor.
Hekimler “Kötülüklerin anasıdır performans sistemi” diyor.
“Performans zokasını” yuttuklarından beri hastaneler yangın yeri, hep biriken sorunlar, hep vaatler, ötelenen çözümler…
Korkarım, tümden tıkanırsa sağlık sistemi, yıkılacak hepimizin üstüne…
Ömrünü insan sağlığına adamış hekimler, mesleki değerlere bağlı kalmaya çalışan vicdanlı hekimler yana yakıla dert anlatmaya çalışıyor topluma.
***
“Ne bilime, ne etiğe uygun
hasta hekim ilişki yaşayamıyoruz!”
“Hastalarımız bizim için birer sayıdan ibaret değildir. Ancak puan ve performans sitemi hastayı puan olarak görüyor…” diyen hekimler milletvekillerine şöyle seslendi:
“Yaptığımız işlemler tatminkar olmuyor. Ne bilime ne de etiğe uygun bir hasta hekim ilişkisi yaşayamıyoruz. Bizler riskli işlemler yapıyoruz ve ücret olarak beklediğimiz iyileşme sağlanmadı.
Biz artık psikolojik olarak dayanmakta zorlanırken, milletvekillerimiz bizim memnuniyetsiz olduğumuzu ifade ediyor.
Hasta memnuniyetini ve sağlığını önceleyerek çalışmak istediğimiz için mi memnuniyetsiz sayılıyoruz, yoksa geçim sıkıntısı yaşamak istemediğimiz için mi?
İstediğimiz sadece insanca şartlarda, güzelce çalışmak…”
***
Ha bu arada tepki gösteren bazı hekimler de iktidar partisi milletvekillerine, “Meclise yasalar hani hemen gelecekti. Gele gele şiddet ve malpraktis yasası geldi. Önceliğimiz özlük hakları yasası. Ama gelen şiddet ve malpraktis. Eee nasıl olsa bu iki yasa maliyeye yük getirmiyor tabi. Çünkü ortadan yasa yok! Öyle mi, yanlış mı düşünüyoruz acaba?” şeklinde sorular yönelttiler.
Bakalım hekimlerin özlük hakları ile ilgili düzenleme ne zaman yürürlüğe girecek?
Kaynak: yenidönem Lale AKASOY