Malum üzere geçen günlerde Kamu Sen Genel Başkanı Sayın Önder KAHVECİ’ yi ve SES Başkanı Sayın Hüsnü YILDIRIM’ ı ziyaret ettik. Sosyal medya grubumuz Sağlıkçılar Odasında iki görüşmemizi de paylaştık. Sağlık-Sen’ den randevu talebinde bulundum ama sanırım Semih Beyin vakitle ilgili sıkıntısı olduğundandır geri dönüş yapmadı. Tabii ki yetkili sendika olmanın yaşattığı sıkıntılar olabilir, diye düşünüyorum.
Genel olarak gerek şahsıma ve gerekse grup yönetimine sendikalarla temas etme noktasında ciddi tepkiler geldi. Öncelikle tüm arkadaşlarımızın bilmesini isterim ki, Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 29. maddesi gereği, toplu sözleşme masasına oturmaya yetkili olan kuruluş, kamu görevlileri sendikalarıdır. Doğal olarak memurların en öncelikli yapılanma şekli sendikadır daha sonra diğer örgütlenme biçimleridir. Dernek, vakıf gibi örgütlenmeler ikincil örgütlenme şekli olarak tanımlanabilir. Oda konusu sık sık grubumuzda mevzu bahis oluyor ancak oda için özel kanun gerekmektedir.
Bu sebeplerle şimdilik kamu görevlilerinin tamamı için en iyi seçenek yine sendikadır. Peki bu noktada ben neden arkadaşlarımızı sendikadan istifaya davet ettim? Malumunuz üzere sendikalar belirli dönemlerde üye sayıları ölçüsünde toplu sözleşme masasına oturmak için yetki alırlar. Kazanımlar noktasında sıkıntı varsa, demokrasilerde beklenen şey, imzayı atan sendikadan hesap sormaktır. Demokrasilerde bu sistem böyle çalışır ve olması gerekende budur. Gerek Sayın KAHVECİ ve gerekse Sayın YILDIRIM görüşmemizin ilk dakikalarında buna ısrarla vurgu yaptılar ve haklılardı.
Görüştüğümüz iki sendika başkanımız da küçük nüanslar dışında ortak noktalarda birleşiyorlar aslında. Peki o zaman sorun nerede? Sorunu sanırım biraz da kendimizde aramalıyız. Yani evet sendikalara yüklenelim ama istediğimiz sendikaya üye olma yetkisi bizde. Sendikaların basın açıklamalarına ya da eylemlerine katılma yetkisi bizde. Unutmayalım ki, sendikaların karar alarak yaptığı eylemlerde ya da basın açıklamaları gerek yasalarımıza ve gerekse altında imzamız bulunan uluslararası sözleşmelere göre suç değildir. Hasbel kader, suç isnat edilenler de beraat etmektedir. Bizim personel olarak sanırım bu noktada bir eksiğimiz var. Burada dikkat etmemiz gereken husus, sendikanın aldığı kararın, kamu çalışanlarıyla ilgili olması noktasındadır.
Unutmayalım ki sendikalara üye olmak ya da istifa etmek demokratik bir haktır. Bunun için hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir kurum amiri lehte ya da aleyhte baskı da ya da telkinde bulunamaz, bu telkin ya da baskıların tamamı TCK 118/1 ve 118/2 maddeleri gereği, 6 ayda 2 yıla ve 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası gerektirir. Bu noktada bizim istifa çağrımız suç kapsamında değerlendirilemez. Çünkü, bizler gerek grup olarak gerekse bireysel olarak kamu çalışanları üzerinde bir hak veya yetkiye sahip değiliz. İstifa resimleri konusunda da durum bundan ibarettir. Tarafıma aba altında sopa gösterenleri de yine saygıyla selamlıyor, yazımı burada noktalıyorum.
Selam ve dua ile…
SAĞLIKÇILAR ODASI GRUP YÖNETİCİSİ Hasan CAVLAK
Genel olarak gerek şahsıma ve gerekse grup yönetimine sendikalarla temas etme noktasında ciddi tepkiler geldi. Öncelikle tüm arkadaşlarımızın bilmesini isterim ki, Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 29. maddesi gereği, toplu sözleşme masasına oturmaya yetkili olan kuruluş, kamu görevlileri sendikalarıdır. Doğal olarak memurların en öncelikli yapılanma şekli sendikadır daha sonra diğer örgütlenme biçimleridir. Dernek, vakıf gibi örgütlenmeler ikincil örgütlenme şekli olarak tanımlanabilir. Oda konusu sık sık grubumuzda mevzu bahis oluyor ancak oda için özel kanun gerekmektedir.
Bu sebeplerle şimdilik kamu görevlilerinin tamamı için en iyi seçenek yine sendikadır. Peki bu noktada ben neden arkadaşlarımızı sendikadan istifaya davet ettim? Malumunuz üzere sendikalar belirli dönemlerde üye sayıları ölçüsünde toplu sözleşme masasına oturmak için yetki alırlar. Kazanımlar noktasında sıkıntı varsa, demokrasilerde beklenen şey, imzayı atan sendikadan hesap sormaktır. Demokrasilerde bu sistem böyle çalışır ve olması gerekende budur. Gerek Sayın KAHVECİ ve gerekse Sayın YILDIRIM görüşmemizin ilk dakikalarında buna ısrarla vurgu yaptılar ve haklılardı.
Görüştüğümüz iki sendika başkanımız da küçük nüanslar dışında ortak noktalarda birleşiyorlar aslında. Peki o zaman sorun nerede? Sorunu sanırım biraz da kendimizde aramalıyız. Yani evet sendikalara yüklenelim ama istediğimiz sendikaya üye olma yetkisi bizde. Sendikaların basın açıklamalarına ya da eylemlerine katılma yetkisi bizde. Unutmayalım ki, sendikaların karar alarak yaptığı eylemlerde ya da basın açıklamaları gerek yasalarımıza ve gerekse altında imzamız bulunan uluslararası sözleşmelere göre suç değildir. Hasbel kader, suç isnat edilenler de beraat etmektedir. Bizim personel olarak sanırım bu noktada bir eksiğimiz var. Burada dikkat etmemiz gereken husus, sendikanın aldığı kararın, kamu çalışanlarıyla ilgili olması noktasındadır.
Unutmayalım ki sendikalara üye olmak ya da istifa etmek demokratik bir haktır. Bunun için hiç kimse, hiçbir kurum, hiçbir kurum amiri lehte ya da aleyhte baskı da ya da telkinde bulunamaz, bu telkin ya da baskıların tamamı TCK 118/1 ve 118/2 maddeleri gereği, 6 ayda 2 yıla ve 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası gerektirir. Bu noktada bizim istifa çağrımız suç kapsamında değerlendirilemez. Çünkü, bizler gerek grup olarak gerekse bireysel olarak kamu çalışanları üzerinde bir hak veya yetkiye sahip değiliz. İstifa resimleri konusunda da durum bundan ibarettir. Tarafıma aba altında sopa gösterenleri de yine saygıyla selamlıyor, yazımı burada noktalıyorum.
Selam ve dua ile…
SAĞLIKÇILAR ODASI GRUP YÖNETİCİSİ Hasan CAVLAK